Yeniden, yeni bir sinerjiye, yeni okuyuculara merhaba diyorum..
Uzunca bir aradan sonra sanırım vakti gelmiş.. Eşzamanlıklar bizi buluşturdu..
Yazmak, bilinç düzleminde okumak kadar eğitici ve öğretici bir eylemdir. Çünkü yazdığım her kelime, hem size hem bana, bilinçaltımızın gizli mesajlarına yol olmaktadır.
Bu köşede en çok söz edeceğimiz konu hakkında öncelikle bir önbilgi vereyim..
Derya deniz bir konu olan, her gün biraz daha gizemi ve gücü keşfedilen, yaşamımızı yöneten ve yönlendiren ana bilgisayarımız, veya ana kumanda merkezimiz de denilen, bilinçaltımız hep gündemimizde olacak..
Ama bu gün tümdem gelimle konuya direk tepeden girmek istiyorum..
Belki eski ben olsaydı, analizci yoğun sol beynimle, tane tane parçalara ayırır, sonra tüme ulaşmaya çalışırdım.
Yeni ben, biraz çağımızın gereği, bilgiyi hızlı ve bütün vermek, biraz da yoğun sağ beyinli olarak ayrıntıları bırakıp, sonuç odaklı yapıyla..
Öncelikle, kavramsal kargaşaya düşmeden ve düşürmeden, enerji, frekans, titreşim konusuna girmek istiyorum.
Ve bu konuda, büyük bir beyinden destek alarak, anlatacaklarımı en iyi özetleyen bir tümcelerle başlamak.. sanırım en doğrusu olacak..
Her şey enerjidir ve her şey yalnızca bundan ibarettir. Sahip olmayı istediğiniz gerçekliğin frekansına uyumlandığınızda artık yapacak bir şey yoktur o gerçeklik size ait olur. Bundan başka bir yol yoktur. Bu felsefe değildir. Bu fiziktir.” Albert Einstein
Bunu eminim çoğumuz okumuş veya duymuşuzdur, ama bunu içselleştirmek bilişsel seviyeye geçirmek pek de kolay olmuyor.
Çünkü kuantum fiziği bize biraz uzak bir kavram, biz halen Newton fiziği ile düşünmekteyiz..
Bu nedenle kavramakta zorlanıyoruz, çoğu kez.. Hatta, bilgi olarak dağarcığımıza alsak ta..
Halen bir yaşam koçu olarak, kuantum fiziğinde ki gerçekleri anlatırken, sanki bir hurafeden, büyüden, bir felsefeden, bir inançtan veya bir izmden söz edermişimcesine..
Biraz, temkinli hadi canım sen de inanmazlığı ile..
Biraz, acaba gerçekten mi kuşkuculuğu ile..
Biraz da iyiymiş o zaman umudu ile karşılaşıyorum, sıklıkla..
Benim on beş yıl kadar önce.. Kör kuyularda merdiven ararken yollarım kesişmişti, kuantum fiziği ile..
O dönem de paylaşımcı yapım gereği, hep anlatırdım.. Ve anlattığım herkesde de bu tepkileri daha yoğun yaşamıştım..
Bilimselliği kanıtlanan bu bilgilerin kabullenilmemesine kabulsuzlük içindeki eski ben..
İki iki daha dört eder işte, ısrarcılığımla..
Tahmin edersiniz ki.. bu tepkileri hayli büyütmüştüm..
Hatta, bilinçaltı dediğimde ani soğuk rüzgarları artık çok kanıksamıştım..
Einstein’ ın bahsettiği gibi, enerji düzleminde düşündüğümüzde..
Yaşamımızın gizemini, ve deneyimlerimizin gizli mesajlarını çözmeye başladıkça..
Çoğu zaman şaşkınlıkla, bazen üzüntüyle.. bazen pişmanlık ve keşkelerle ..
Ben neden daha önce farketmemişim.. Nasıl hatalar yapmışım gibi.. hislerle..
Arkasından, ilk sarsıntıyı attıktan sonra, yeni farkındalıklarla, yaşamı yeniden kurmaya başladığımızda da, önce zihnimizde..
Yaşam keyifli bir yolcuğa dönüşebiliyor, acısı tatlısı ve ekşisiyle..
Yani hep tatlı vaad etmiyorum, şüphesiz..
Ama acı ekşi yerken eskiden olduğu gibi kendini kahretmemekten, yok etmemekten söz ediyorum..
Yeni bir Ben ( siz) ve yeni bir bilinçden söz ediyorum..
Sonrasında, yaşamda herşeyin ve herkesin tam da olması gerektiği gibi olduğunun kabulü ile, kalıcı huzur ve mutluluğun kapılarının aralanması..
Yani hep tatlı yemek yaşamda..
Acı ekşi geldiğinde de istifini bozmadan, acının ekşinin içinden geçerek..
Sanırım yazar Antep’ li olunca, Okuyucunun da ağırlıklı Antep’ li olduğu bir köşede, birazdan konuyu patlıcan kebabına bağlarız.. J
Her şey bir enerji dediğimiz de, bir masanın, bir kupanın, düşüncenin.. ve bedenin de enerji olduğunu kavradığımızda..
İşte kuantum fiziği penceresinden bakmaya başlarız..
Kızdıklarımıza.. kırdıklarımıza.. kırıldıklarımıza..
Yaşamın ta kendisine..
Hepimiz bir enerjiden ibaretsek, hepimizin bir frekansı var demektir..
Her bir düşüncenin, besinin, hastalığın, kitabın, hatta yazının da..
Yazımın frekansını bir sonraki yazımda belirteyim.. J
Bir proton ve nötronun saniyedeki titreşim sayısı frekansı oluşturuyor.
Biz henüz frekans dediğin ne ola ki, diye düşünürken, Dr. David Hawkins 20 yıl boyunca..
İnsan frekanslarını araştırarak milyonlarca insan üzerinde..
Kas testi yoluyla, hangi frekansta insanların neler yaşadığını ve ne gibi bir bilinç düzeyinde olduğunu araştırmış..
Hatta frekansı yüksek insanların.. Frekansı 200 ün altındaki ( yıkıcı frekans ) pek çok insanın da frekansını dengelediğini bulmuş.
Kuantum fiziğinde biz yaşam koçlarının çalışma alanları için muhteşem bir veri tabanı, kitap..
Bunu sözlü olarak anlattığımdaki zorlukları paylaşmıştım, artık araştırılmış ve kitabı basılmış bir gerçeklikten söz ediyorum yani.. J
“Güce karşı kuvvet” kitabı, ve deneyimlerimden katkılarla da..
Bu konuyu daha ayrıntılı paylaşmak dileğimle..
Mutlu günler diliyorum.. Sevgiyle kalın..