Mutlu haftalar dileyerek yeniden merhabalar..
Geçen yazımda, kuş bakışı yapmıştık.. Kuantum fiziği, frekans ve bilinçaltı konularına.
Bu gün biraz daha dalalım konunun uçsuz bucaksız derinliklerine..
Ünlü fizikçi, Niels Bohr bu konuya, “Kuantum fiziği kafanızı karıştırmadıysa, onu tam olarak anlamamışsınız demektir” demiş..
Erdal İnönü ise, “Kuantum fiziğini anlamak için güçlü bir empatiye, yani olayları ve düşündüğünüz hipotezin deneyini kafanızda yapabilmelisiniz” demiş..
Heinz R. Pagels’in Kozmik Kod (1982) adlı kitabından ise, “İçimizdeki bir şey kuantum kuramını anlamak istemez. Zekamızla onu kabul ederiz, çünkü matematiksel olarak tutarlıdır ve deney sonuçlarıyla uygundur. Yine de zihnimiz huzursuzdur.” demiş..
Bunların hangisi sizin düşüncelerinize dillendirdi bilemesem de.. Düşündükleriniz de yalnız olmadığınızı bilin istedim..
Çünkü.. Kuantum fiziğinde, önceki algı sistemimizde olduğu gibi, en basit şekilde mutlak doğrular yoktur, olasılıklar vardır. Olasılığı kendine yöntem edinen bir kuramdır.
Yani, Newton mekaniğinin (klasik fizik) tersine, evrende hiçbir fiziksel olayın kesin ve ortaya koyulabilir ve net ölçülebilirliğinin mümkün olmadığını söyler..
Bize önce maddenin en küçük biriminin atom olduğu öğretilmişti..
Sonra atomdan daha küçük, elektronların, protonların, nötronların olduğu öğretildi..
Sonra da, aslında nötronların ve protonların başka alt parçacıklardan, bosonlardan, kuarklardan, leptonlardan (elektronlar tek parçadır.) oluştuğunu öğrendik.
Şimdi ise maddenin bir şuuru yani bilinci olduğunu öğreniyoruz.. Özellikle Kuantum fiziğinin temelini oluşturan çift yarık deneyi ile..
Bu deneyde :
Üç büyük kurşun levha aralıklı olarak yerleştiriliyor.. Birinci levha da bir, ikinci levha da küçük iki yarık bulunuyor, birinci yarıktan elektron fırlatılıyor. Doğal olarak levhaya takılmadan geçen elektronların son levha da iki çizgi oluşturması gerekirken.. son levhada oluşan çizgi sayısı ikiden fazla olduğu görülüyor.. Acaba, elektronlar yarıklardan geçerken birbirlerine çarptı o nedenle mi çok sayıda çizgi oluştu düşüncesi ile, elektronlar tek tek atılıyor. Elektronlar yine ikiden fazla çizgi oluşturuyor. Yani, bir tane elektron atıyorlar, ama levhada 10 tane çizgi oluşuyor..
Bu inanılmaz sonuç tekrarlanıyor, bu kez dedektör konuluyor, gözlem için.. Elektronlar yine tek tek atılıyor ve işte mantık dışı bir sonuç ortaya çıkıyor..
Aynışeyi, aynı şekilde tekrarlamalarına rağmen, bu kez, iki çizgi oluşuyor. Bu sonuç bilim adamlarını şaşkına çeviriyor.
Elektronlar gözlendiğini fark etmiş gibi kurala uygun davranıyor. Bu kadar küçük bir parça nasıl olur da gözlemlendiğini fark eder, ve gözlemlendiğinde farklı davranır.
En küçük atom altı parçacık olan kuarklar, bazen parçacık gibi.. ya da parçacıklar bazen dalga gibi davranıyordu..
Bu deneyle güçlenen kuantum mekaniği, gözlemci etkisi ve maddenin şuuru gibi kavramlarla, klasik fiziğin sarsılmasına ve değiştirilmesine sebep olmuştur.
Bilinç olmadan maddenin varlığını kabul etmez kuantum, yani aslında her şey soyuttur ve bir biri ile etkileşim halindedir.
“Hepimiz birbirimize biyolojik olarak, dünyaya kimyasal olarak, evrene atomik olarak bağlıyız” diyor, astro fizikçi Neil Degrasse Tyson
Gerçekte kuantum mekaniği bize evrenin tümünün bir seri olasılıklar bütünü olduğunu keşfettirmiştir. Bu olasılıklar belirsiz ve sınırsızdır. Ve mutlak doğrularla belirlenemez.. ölçümlenemez…
Planck’ la başlayan Einstein, Bohr, De Broglie, Schrödinger, Heisenberg, Dirac ve Pauli gibi ünlü bilim insanları bu kuramla, her biri Nobel Fizik Ödülü‘ne layık görülmüşlerdir.. Çünkü bu, bilimsel bir çağ atlayıştır.
Kuantum fiziğinin derya deniz konularına en kısa ve en temel şekilde değinmeye çalıştıktan sonra..
Evren gerçekliğindeki yeni bakış açısı ile, paralel evrenlerin varlığı, maddenin aynı anda birkaç yerde olabileceği, kuantum sıçraması, kuantum sicim teorisi gibi, zor konuları ve konunun daha derinlerini fizikçilere bırakarak..
Fizik dersi gibi bir algıdan çıkarak, daha sıcak.. daha sevimli ve daha yaşamsal konulara yol açmak niyetim..
Kuantum fiziği, “herşey bir enerji, herşey bir bütünün parçaları, herşey bir öz’ün yansımasıdır” der, saf bilinç gibi..
Kütle, enerjinin yoğunlaşmış halidir.
Kütle olarak gördüğümüz, sadece titreşen atom altı parçacıklarının kapladığı titreştiği alandır.
Ve kütlenin, 99.9999 u boşluktan ibarettir. Tüm insanlık sadece katı madde olarak sıkıştırıldığında bir kesme şeker kadar kütlesi olacağı söyleniyor. Veya da bir atom da kütleyi oluşturan çekirdeği, bir futbol topu kadar olduğunu varsayarsak, bir futbol sahası kadarının boşluk olduğu gibi varsayabiliriz..
Yani, evren koca bir boşluk, veya koca bir enerji denizidir.. Kuantum fizikçilerin Birleşik Alan, Ünlü psikiyatrist Carl Gustov Jung’ ın Kollektif Bilinçaltı dediği bu alan.. bazı kitaplarda, Olasılıklar havuzu olarak da geçer…
Bizler de insanoğlu olarak sürekli titreşen, ancak titreşim seviyemiz düşük olduğu için.. kütle-beden formunda yaşamımızı sürdüren varlıklarız..
Bizim titreşimimize uygun şekilde titreşen enerjileri de kendi titreşim dünyamızda kütle olarak görebiliyoruz (diğer insanlar, hayvanlar, masa, sandalye vs.)
Astronom ve bilim yazarı, Carl Sagan, “Hepimiz yıldızların küllerinden yapıldık, Güzelliğimiz içerdiğimiz atomlardan değil, onların bir araya geliş biçimdendir” diye özetlemiş..
Titreşim seviyesi yükseldikçe insanın saf sevgi haline, ÖZ’ üne ulaştığı, 1000’ li frekanslardan sonrasının , evliya frekansları denilen aydınlanma frekansları olduğunu belirtmektedir, Dr.Hawkins Güce Karşı Kuvvet adlı kitabında ( bu kitaptan çok söz edeceğim)
10.000 frekansların üzerini ise gözle algımız mümkün olmamaktadır.
Tıpkı bir gitar telinin çok hızlı titreştiğinde gözle algılamakta zorlanması, titreşim azalmaya başladığında telin görünür hale gelmesi gibi..
Frekans konusu, kalıcı mutluluk ve huzurun, ruhsal gelişimin belirteci olduğu için, şüphesiz ki.. sonra ki yazılarımın da temel konularından olacaktır..
Kuantum fiziği, aynı zamanda fizik ile felsefenin, veya da.. fizik ile insan düşünce gücünün iç içe geçtiği bir bilimdir. Yani, düşüncesi ile insan, düşüncesini ortaya koyduğu andan itibaren, fiziki ve sosyal gerçeği etkilemektedir.. Çünkü düşünce de bir enerjidir..
Kuantum Kuram’ da Evrende hiçbir şey yok olamaz, sadece dönüşür.. Buna bağlı olarak hiçbir düşünce de evrende kaybolmaz ve olasılıklar havuzu denilen boşlukta enerjisel düzlemde dolaşır. Ve o düşünce kendi frekansında ki enerjilerle çekim gücü yaratarak yaşamsal gerçekliğe dönüşme olasılığını meydana getirir..
İşte Kuantum felsefesinin biz yaşam koçlarının alanı bu olasılıklar havuzudur..
Bu, aynı zamanda “ yaşam koçu ne yapar” ın da yanıtıdır..
Düşünce bu kadar güçlü ve etkense.. Düşündüğümüzü hayatımıza çekiyorsak..
Düşündüğümüz şeye yoğunlaştığımızda.. O’nu inanca dönüştürdüğümüzde.. Beyin nörolojimizi de değiştirebiliyorsak..
Düşüncenin yaratım gücü belirsiz.. ve sınırsızsa..
Neden, biz bunu yaşamımıza indirgeyemiyoruz..
Neden hala mutsuzluk, çaresizlik, çözümsüzlük, kıtlık denizinde bata çıka bir yaşam sürdüyoruz..
Bu kadar basitse.. Bu dünyada ki.. karmaşa kaos neden ..
Hemen her yerde her seviyede duyduğumuz “olumlu düşün olumlu olsun” sa..
Olumlu düşünmek neden bu kadar zor ki..
Secret, Ferrasini Satan Bilge gibi kişisel gelişim kitaplarının ana konusudur budur..
Sır dedikleri, “olumlu düşünmek, mutlu hayaller kurmak” sa o kadar kolay olmamaktır. Oysa “sır”, gerçekte sadece inançda gizlidir..
Biz yaşam koçlarının başarılarının sırrı.. tamamı ile kuantum kuramına dayanmaktadır.. Mesele olumlu düşüncenin üretilebilmesini sağlamaktır..
Olumlu düşünce üretebilmek için frekansımızın yüksek olması..
Frekansımızın yükselmesi için..
Bilinçaltımızdaki tüm korkularımızdan, kaygılarımızdan, öfke ve nefretlerimizden, kısaca tüm negatif kodlamalarımızdan arınmamız ..
Yani ana bilgisayarımız olan bilinçaltımızdaki, tüm negatif yazılımın tamamen temizlenmesi, sevgiye dönüştürülmesi gerekmektedir..
Olumlu düşünmek, ve inanç işte o zaman kolay ve kendiliğinden oluşur..
Yoksa, zorlama ile inançsızca, zihinle yapılan olumlu düşünme çabaları..
Etkisiz ve hatta imkansız denecek kadar zordur..
Mutlaka .. bilinçaltının derinlerinden, negatif inançlar fışkırır..” Hadi canım sen de” der..
İşte bir yaşam koçu olarak çalışma alanım, net ve kısa olarak.. Bilinçaltı Temizliğidir..
Frekans yükselterek, mutsuzluğun ve acının kaynağı olan egodan ve korkulardan kurtuluşla..
Saf sevgi olan ÖZBEN’ e yolculuğa, küçük dokunuşlarla , belirsiz süreli, eşlik etmek.. özetle.. Orası, kalıcı huzur ve mutluluğun yeridir..
Çalışmalarımda, tasavvuf felsefesi etkisinin tasavvufçu alt yapımdan olduğunu düşünürdüm..
Sonraları, gerçekte de.. Kuantum Kuramının, klasik fizikle çelişse de.. Tasavvuf felsefesi ile çelişmediğini farkettim.. Mevlana, Yunus Emre , Muhyidini arabi gibi büyük üstadların sözleriyle.. ( kaynak kitap Hallac-ı mansur En’el Hak gizli Öğretisi , Kuantum Bilgeliği ve Tasavvuf )
Bu nedenle yazıma, konuya özet gibi, Mevlana ile nokta koymak istedim..
Sevgiyle kalın..
“Ey kardeş! Sen ancak bir düşünceden ibaretsin. Ondan başka neyin varsa, kemiktir, ettir. Eğer düşüncen, manevi varlığın gül ise, sen de gül bahçesisin; diken isen küllüğe atılacak odun gibisin.” MEVLANA