Dünya Sağlık Örgütü’nün “Dünya Sağlık İstatistikleri” raporuna göre, dünya genelinde ortalama yaşam süresi son 15 yılda beş yıl uzadı ve 1960’lı yıllardan bu yana en hızlı artış yaşandı.

Rapora göre, 2015 yılında doğan bir kadının yaşam süresi 73,8 yıl, erkeklerde ise bu süre kadınlara oranla biraz daha kısa ve 69,1 yıl ancak bu rakamlar ülkeden ülkeye değişikli gösteriyor. Yüksek gelirli 29 ülkede yeni doğan bir kişi ortalama 80 yıl yaşarken, sahra altı 22 Afrika ülkesinde yeni doğan birisinin ortalama yaşam süresi ise 60 yıldan az.

TÜRKİYE’DE ORTALAMA YAŞAM SÜRESİ 75,8 YIL

Bu bilgiler ışığında yaşam süresinin uzaması yaşam kalitesinin önemini hatırlatıyor…Hastalıklar, genetik risklerimiz ve yaşam standartlarımız yaşamımızı nasıl ve ne şekilde yaşayacağımızı gösteriyor…İş, aile ortamı ve yaşanılan şehrin çok önemli olmasına ek beslenme tercihlerimiz bu yolda çok belirleyici oluyor. Obezite ilk 5 yaş da bile artmışken ve obezite ile birlikte gelişen hastalıklar yaşam kalitesini en düşüren öğe oluyor. Bunun dışında günümüzün hastalığı kanserin beslenme ile ilişkisi kanıtlanmıştır. Bu anlamda zayıflamak, ideal kilomuzda bulunmamız dışında sağlıklı beslenmek ileriye dönük çok önemli bir adımdır. Sağlıklı beslenme ise gün be gün ulaşan bilgiler ışığında çok değişmekte ve günlük hayatımızda kullandığımız besin grupları seçiminde çok dikkatli olmamız ve seçici olmamızı gerektiriyor. Rafine ürünler, paket ürünler, katkı öğeleri, mevsimine göre meyve ve sebze seçimimiz ilk dikkat etmemiz gerek şeyler. Bu anlamda beslenme alışkanlığı çocukluk döneminde yerleşen bir öğe olması nedeniyle çocuklarımızın geleceği için beslenme kriterlerinin belirlenmesi çok önemlidir. Bunun dışında çocuk beslenmesinde tercih edilen rafine şeker, yoğun laktoz tüketimi, nitrit ağırlıklı besinler ve basit karbonhidratın fazlalığı dikkat eksikliğinde, bağırsak florası bozuklukları, mantar oluşumu, beyinsel aktivite hızı gibi bir çok rahatsızlık ile bağdaşlaştırılmaktadır.