Çağımızın fiziksel anlamda kolaylaşan, psikolojik olarak ağırlaşan yaşam koşulları, her kesimden her insan için çeşitli dozlarda strese maruz kalmasına, bunun ağır bedeli olarak da bize mutsuzluklar, hastalıklar, sorunlar ve bereketsizliklere olarak dönmektedir.
Bu nedenle huzur ve keyifle akması gereken bu yaşam, zorunluluklar, görevler, toplumsal roller, sosyal kimliklerle, kendimizden , kendi öz benliğimizden, öz değerimizden ve öz sevgiden tavizlerle .. Yaşamamış gibi yaşanmışlıklarla.. bitmek bilmez sorunlar yumağıyla.. mutsuzlukların zorlukların çaresizliğinde, hayat uçar gibi akıp gitmektedir. Nerdeyse hiç yaşamadan..
Çalışma konseptim, bilinçaltı temizliği ana teması üzerinedir. Yaşamımızın ana kumanda merkezi bir bilgisayar gibi çalışan bilinçaltımız, tüm sorunlarımızın, mutsuzluklarımızın, hastalıklarımızın, bereketsizliklerimizin, başarısızlıklarımızın, yetersizliklerimizin, yalnızlıklarımızın ve ilişki sorunlarımızın kaynağıdır.
Bunlara neden olan ise, bilinçaLtımızda ki.. genetik mirasımızla birlikte, anne karnında ve 0-6 yaş dönemi oluşan, negatif kodlamalar, yükler, bağlar ve ağırlıklardır. Çünkü bilinçaltı en küçük olayları dahi atlamadan kaydeder, hatta kollektif bilinçaltımızla insanlığın oluşumundan bu yana her bilgi şuur altında kayıtlıdır..
Bilinçaltı sembol diliyle çalışır, bu nedenle her negatif etkinin bilinçaltında bir sembolü vardır.. Yaşadığı her negatif etki yaratan olayı.. sırtında yük taşımak gibi, bir halatla bedeninde herhangi bir noktada bağ oluşması gibi, beton gibi ağırlıklarla, bazen demir kafeslerle bazen ağrılar olarak, yaşanılan her olayı bilinçaltı bedende muhafaza eder. Sonra da buralardan hastalıklar baş gösterir..
Bilinçaltında bu yüklerden ve ağırlıklardan ve bağlardan özgürleştiğimizde.. ve sevgiye dönüştürdüğümüzde tüm affedemediklerimizi.. öfkelerimizi.. suçluluklarımızı..
İşte o zaman.. kendimiz olmaya.. kendimiz için yaşamaya.. mutluluk ve huzur denizine yelken açmaya başlarız..
Siz affettiğinizde.. bağışladığınızda, sanılanın aksine, onu ödüllendirmek değil kendinizi öfkenin esaretinden özgürleştirerek, kendinizi ödüllendirmiş olursunuz..
Çünkü affetmemek, öfke ve nefret bir bilinç arseniğidir.. Önce yüreğinizi sonra beyninizi sonra da bedeninizi zehirler bir hastalığa dönüştürür..
Ben onu affederek ödüllendiremem anlayışı, insana mutsuzluk, bereketsizlik ve hastalık olarak döner. Çünkü.. her affedemeyiş aynı zamanda bir enerji vampiridir.
Enerji bizim kıymetlimizdir.
Enerjimiz yani frekansımız düştüğünde, yaşam mutsuzlaşır ve zorlaşır..
Çünkü düşük frekansta mıknatıs gibi kendimize zorlukları aksilikleri hastalıkları çekeriz. Halk dilinde ki.. Bela yalnız gezmez’ in anlamı da budur..
Frekansımız yükselmeye başladıkça yaşam keyifle akmaya başlar..
500 sevgi frekansı, 600 huzur frekansı ve sonrası yüksek bilinç frekanslarıdır..
500 frekanslardan sonra insanın kendi olmasının yarattığı, huzur ve keyifle dolu mutlu bir yaşam ve kolaylıklar yaşamın her alanında kendini gösteriyor.. Kalıcı huzur ve mutlulukla tanışıyor insan.. Kişi olay ve durumdan bağımsız..
Yüksek frekanslar aynı zamanda yüksek frekanslı deneyimlerin, mutluluk ve huzur veren deneyimlerin de mıknatıs gibi yaşama çekilişini sağlar.. Bu gerçekliğin adı KUANTUM MEKANİĞİDİR..